Kasım ayında izlediklerim (Serenity)

Merhaba sevgili okur, film listem yine bir hayli kabarıklaşmışken bu ay da izlediğim yapımlara dair düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bahsedeceğim bir birinden farklı türde yapımlar var. Fantastik yapımlar, bolca anime, polisiye… Ne arasanız var 😉 Hazırsanız başlıyorum.

İlk sırada geçen yazımda da izlemeyi planladıklarımda bahsettiğim film No one will save you yer alıyor.

Bu oldukça enteresan bir filmdi dostlar,yani tam benlikti 🙂 Yaşadığı kasabada çocukken istemeden de olsa işlediği bir suç sebebiyle herkes tarafından hor görülen ve istenmeyen kişi yerine konan bir kızın sıradışı hikayesini izliyoruz.

Issız bir bölgede koskoca müstakil bir evde tek başına kalan kızımızı bir gün bildiğiiz uzaylılar ziyarete gelir. Amaçları kızla beraber kasabadaki herkesin zihnini kontrol edip hayatlarına çökmektir.

Kızımız yine istemeden kendini müdafa etmek amaçlı bir uzaylının canına kıyar ve içlerinde bulundukları bu tehlikeyi kimselere anlatamayınca da yeşil dostlarımızla kendi imkanında savaşmak zorunda kalır. İşler kızışır ve tuhaf bir hal alır. Enteresan ötesi bir filmdi. Biraz tiksinç, sonu da biraz manidar biraz da duygusalşekilde bitirilmişti. Bir görün derim.

İzleme sırasına göre notlarıma baktığımda sırada bir takım anime filmlerin olduğunu görüyorum.

On your Mark…

Dostlar aslında bu yapım 10 dakika bile sürmeyen,kısa film kategorisinde bir yapım. Distopik olduğunu tahmin ettiğimiz bir evrende iki polis memuru tesadüfen,bir yığıntıda, kanatlı bir yavrucak bulur ve bu polis memurları kızımızı, yakalama amaçlarını pek de anlamadığımız bir takım kişilerden kaçırıp özgürlüğüne kavuşturmak isterler.

Film bölük pörçük ve karışık görüntülerden oluşsa da bir süre sonra izlerken parçalar zihninizde yerine oturuyor ve mevzuyu sonradan anlayabiliyorsunuz. Çok farklı bir kurguyla hazırlanmış,sanırım beni büyüleyen de bu yönü oldu. Bu kısa filmde kendi yazım tarzımı gördüm diyebillirim 🙂 Enteresandı. Tamamlansa çok güzel bir Studio Chibli filmi olacağından eminim.

Bahsedeceğim bir diğer anime Only Yesterday

Bu da tıpkı bir önceki film gibi eski bir yapım. Farklı bir konusu var. Baş kahramanımızı geçmişteki küçük haliyle birlikte hayatından kesitler anlatırken izliyoruz.

Şimdiki hali ve geçmiş hali bize sürekli iç içe geçmiş bir şekilde veriliyor. Kızımız hayatın anlamını sorgulayan ve anlam arayışında biri. Farklı bir şehirde kısa süreli bir çalışma hayatı geçiriyor ve burada yeni insanlarla tanışıyor.

Yer yer geçmiş anılarını çocukluk halinden gözlemliyoruz. Müziklerini pek beğenmemiş olsam da atmosfer ve hikaye fena sayılmazdı. Naif ,şeker bir yapımdı.

Tatlışlıktan yıkılan bir diğer eski yapım animemiz Porco Rosso

Porco Rosso adındaki ünlü,eski asker,domuz görünümlü karizmatik abimizin hayat hikayesini izliyoruz. Kendisi müthiş uçak kullanıyor ve hava korsanlarına kafa tutuyor. Neden olduğunu bilmediğimiz bir lanet var üzerinde. Bir gün uçağı arızalanıyor ve sevimli olduğu kadar son derece akıllı ve yetenekli bir kızın ısrarıyla kendisine yeni bir uçak tasarlanıyor ve bu ikili bir takım maceralara atılıyorlar.

Filmi izlerken epey bir keyif aldım. Sizi rahatsız edecek hiçbir unsur yok. Aksine merakla sonuna kadar takip edeceğiniz ,keyif dolu bir macera sizi bekliyor olacak 😉

Sırada bir diğer sevdiğim bir ikilinin yer aldığı polisiye dizi Strike var.

Dostlar dizimiz, ünlü yazar J.k.Rowling‘in farklı bir isimle piyasaya sürdüğü polisiye serisinden esinlenilmiş İngiliz bir yapım. Seri şu an altı adet kitaptan oluşuyor. Serinin son kitabı içerisinde geçen trans karakterden ve yazarın translarla ilgili söylemlerinden ötürü epey bir tartışma konusu olmuştu.

Kahramanımız Cormaron Strike, iş arkadaşı ve ortağı Robin ile birlikte, cinayet davalarını modern bir Sharlock Holmes edasıyla ve kendi üslubuyla bir bir çözüyor.

Cormaron Strike – Robin Ellacott

Ben serinin ilk kitabı Guguk Kuşu‘nun konusunu ve karakterlerin işlenişini sevmiştim. Fakat sonrasında 3. kitaba kadar geldim ve ne yazık ki sıkılmaya başladım. Dizi bana takip edilebilir geldi açıkçası. Oyuncu seçimlerini beğendim fakat baş rollerin komplex ilişkisi beni benden aldı. Bir türlü bir araya gelemeyen dostlarımız bir noktada içimi baymayı başardı. Merak edenler ve türün severleri bu yapıma bir göz atabilirler 😉

Ödüllü ve esaslı film; Nomadland (Evsiz)

Jessica Bruder ablamızın harika bir iş çıkararak karavan sahibi bir evsizi canlandırdığı bu filmi ben epey bir beğendim dostlar. Anca izleme fırsatı buldum. Yine ödüllü bir yönetmene sahip… Tam bir yol hikayesi izliyoruz. Karakterimiz eşini kaybetmiş, hayat mücadelesi veren bir gezgin.

Geçimini sağlamaya çalışırken, bir yandan yeni insanlarla tanışıp bir gruba ait olmanın ne demek olduğunu anlamaya çalışmakta. Filmden alınacak çok fazla ders var bana sorarsanız. İzlemenizi tavsiye ederim.

Güzel film demişken gelelim son ve güzel filmimize… The Boy and the Heron (Çocuk ve Balıkçıl)

Bu filmin vizyona girmesini uzun bir zamandır bekliyordum. Yapıtlarına hayran olduğum Hayao Miyazaki‘nin elinden çıkmış bir eser olduğu için beyaz perdede izleme şansına erişmek istedim.

Kahramanımız küçük yaşta annesini bir yangında kaybetmiş bir genç. Olayın etkisini üstünden atamadan babasının yeni karısıyla bir dağ evinde yaşamaya başlıyor. Yaşamaya başladığı yeni arazide terk edilmiş bir kule ve tuhaf bir balıkçıl kuş var. Gizemli balıkçılın çağrısıyla bu kuleden bambaşka bir evrene geçiş yapıyor ve olaylar gelişiyor.

Film her zamanki gibi müthiş görsellere ve sıradışı bir kurguya sahip. Yazarımız bu defa ele aldığı konuyu çok farklı bir sıralamayla seyirciye sunmak istemiş.

Yer yer konudan uzaklaştığım oldu ve bir çok sahne ve çekim tekniği, bana ustanın önceki eserlerinden çok tanıdık geldi. Yeni şeyler elbette vardı ama havada kalan noktalar da yok değildi. Her şeye rağmen yaratılan o büyüleyici evren, ters köşeler, merak unsurları ve vermek istediği mesajlar izlemekten kesinlikle zevk alacağınız bir yapımla karşı karşıya olduğunuzu ispatlar nitelikte. Görmelisiniz diyor ve yazımın sonuna geliyorum.

Bu ay izlediğim başka dizi finalleri de oldu. Attack on Titan efsanesinin finalini de anime severlere tavsiye ediyorum.

Yeni yapımlarda buluşmak dileğiyle esen kalın dostlar 😉

Yorum bırakın