Ekim ayında izlediklerim ve izleyeceklerim (Serenity)

Evet sevgili okur, aynı ay içerisinde elbette izlediğim bazı yapımlar da oldu. Ama geriye dönüp baktığımda daha çok kitap okumaya ağırlık verdiğimi görüyorum. Bu ay az olsa da size yine enteresan yapımlarla önerilerimi sunmaya geldim.

Bahesedeceğim ilk yapım Netflix’ten Evimi Baştan Yarat

Türk kanallarındaki örneklerine asla benzemeyen ,son derece yaratıcı ve ekip işine dayanan bir iş dostlar. Ben bu tür yapımları izlemekten aşırı zevk alıyorum.

Farklı mizansenlere sahip 4 farklı elemandan faydanılarak çekilmiş bu yapımda gerçekten değişikliğe ihityacı olan ailelerin evlerinde birtakım değişiklikler ,eklemeler yapılıyor. Fakat bu değişikliklikler aklınızın ucuna gelmeyecek şekilde yaratıcı oluyor. Bir bölümde sıfırdan odalar inşa ediliyor. Tavandan,merdiven altlarından,depo ve garajlardan üst derecede faydalanılıyor ve ortaya şık ve karakteri olan evler çıkıyor. Tavsiye ediyorum,hadi hemen koşup bakın :))

Efenim bu yapımımız da bu ayki geciken keşiflerimden biri. Yine Netflix yapımı bir iş. Bridgerton ailesinden birbirine sıkı sıkıya bağlı sekiz kardeş bulunuyor.

Londra yüksek sosyetesinde aşkı ve mutluluğu arıyorlar. Baş rollerimiz Daphne (Phoebe Dynevor) ve dükümüz Simon (Rege Jean Page) anlaşmalı bir beraberlik yaşamaktadırlar. Kızımız, dükün şanını kullanıp koca adaylarının niteliğini ve sayısını arttırmak, asla bir evlilik düşünmeyen dükümüz ise taliplerinin önünü kesmek istemektedir. Tahmin edin sonrasıda ne olur ;))

Julia Quinn‘in çok satan romanından esinlenilmiş. Dizide yan kararkterler,başrollerin geçmiş acıları ve motivasyonları güzel işlenmiş. Kıyafetler ve müzikler tahmin edersiniz ki muthiş. Drama, romantizm ev gizem bence dozunda verilmiş.

Babasıyla sorun yaşayan ,müzmin bekarımız Dük Simon‘ı canlandıran Page adlı oyuncumuz gerçekten çok iyiydi. Gerek oyunculuğu olsun gerek… 🙂 Adamın karizması epey meşhur dostlar,nedenini anlamışsınızdır diye düşünüyorum 😉

Dizinin 2.sezonu beni asla sarmadı. neden çünkü Page yoktu :))) Bu dafa Daphne‘nin bilmiş abisinin imkansız aşkını izliyorduk ama bize neydi :))

Son olarak Netflix‘e yeni düşen yine bir kitap uyarlaması olan,çekim tarzı epey bi farklı olan bir dörtlememiz bulunmakta. Şeker Henry’nin İnanılmaz Öyküsü

Filmi anlatmak epey zor dostlar. Dörtlemenin ilk ve en dikkat çekici öyküsünün baş rolünde Benedict Cumberbatch yer alıyor. Hikaye Ralph Fiennes’ın (o olduğunu çok sonra anladım) hikaye anlatıcılığıyla başlıyor. Anlatma işi sürekli oyuncular arasında devam ediyor. Etraftaki dekorlar ise bir tiyatro eseri oynanıyormuşçasına sürekli hareket ediyor ve değişiyor.

Benim ilgimi bir tek ilk hikaye eçkti açıkçası. Bir adam bir gün bir kütüphanede içinde değişik bir hikaye karalanmış bir defter buluyor.

Öyküde, gözleri kapalı olduğu halde herşeyi görebilen bir sirk oyuncusunun bu yeteneğini nasıl kazandığı anlatılıyor. Bunu okuyan adam ise yıllarını vererek aynı yeteneğe sahip oluyor,bir yığın para kazanıyor ve bunu hayır kurumlarına dağıtıyor. Ancak sonu ilk adamınki gibi ani bir ölüm oluyor.

Serinin diğer filmleri ise en az bu hikaye kadar absürd idi.

Fakat aslında çok fazla tanıdığımız sima var ve oyuncular da rolleri için ne gerekiyorsa yapmışlar. Çekim tekniğini merak edenler mutlaka baksınlar, beklentilerin karşılanacağını düşünüyorum 😉

Şimdi gelelim bu ya da önümüzdeki aylarda vizyona girip de internete düşerse izlemeyi düşündüklerime…

İlki No One Will Save You

Konu uzaylıysa ben oradayım dostlar :)) Bu filmde bir kızımız evde bir uzaylıyla tek başına kalıp onunla soğuk kanlılıkla mücadele ediyormuş. Dedim ki bunu mutlaka izlemeliyim 😉

Sıradaki film Açlık Oyunları serisinin son halkası olan Kuşların ve Yılanların Şarkısı kitabından uyarlama film The Hunger Games; The Ballad of Songbirds & Snakes

Bu filmi heyecanla bekliyorum çünkü çok sevdiğim bir serinin öncesini anlatıyor. Açlık oyunların en başı ve Başkan Snow’umuz genç bir eğitmen, eğittiği güzel sesli kızla hüzünlü bir aşk yaşıyor. Gelir gelmez izleyeceğim 😉

Listemdeki diğer iki film de başarılı oyuncu çocuğumuz Timothee Chalamet’a ait. Biri Wonka diğeri ise Dune Part 2

Wonka’yı Jhonny Deep‘ten iyi oynayabilecek mi bilmiyorum ama kendisinden beklentim yüksek. En azından yeni bir soluk getireceğine inanıyorum.

Dune’un devam filmi ise fragmanından gördüğüm kadarıyla gümbür gümbür geliyor. Bakalım nasıl olacak.

Film cephesinin de sonuna geldik. Benden yine bu kadar. Sizlere fikir verebildiysem ne mutlu bana. Yeni yapımlarda buluşmak üzere. Esen kalın… 😉

Yorum bırakın