DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU ( #8 ) – KİTAP YORUMU

 

ARKA KAPAK

Peyami Safa’nın şaheserlerinden Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Türk edebiyatında “insan ruhunun derinliklerinde ve labi­rentlerinde dolaşan ilk roman” olması ve hasta bir insanı ve onun psikolojisini ele alması bakımından önemli bir yere sahiptir. Birçok araştırmacı ve yazar tarafından Türk edebiyatında bir ilk kabul edilen Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Tanpınar dediği gibi, “acının ve ıstırabın yegane kitabı” olarak hem kemiyet hem de keyfiyet bakımından başka hiçbir eser olmasa da Türk romanının var olduğuna delil gösterilebilecek kudrette bir eserdir.

Romanın genç kahramanı, ayağındaki rahatsızlıktan kurtulabilmek için sayısız doktora görünür ve en nihayetinde havadar bir ortamda, stresten uzak bir istirahat dönemi geçirmesi gerektiğine ikna edilir. Ancak, gerek akrabaları olan bir Paşa’nın Erenköyü’ndeki köşkünde misafir kaldığı dönemde, gerekse kendi evi ve hastaneye gidiş gelişlerinde şuurunu adeta bir facia atmosferinde yoğurur. Peyami Safa’nın çocukluk ve gençlik dönemlerinden fazlasıyla izler taşıyan roman, hem umudu ve umutsuzluğu, hem de sevinci ve felaketi aynı sayfalara sığdırabilmiş olması bakımından insanın eşsiz bir tarifini sunuyor.


KİTAP YORUMUM

Roman Peyami Safa’nın kendi hayatından esinlenerek yazdığı otobiyografik bir kitaptır. Hatta Türk edebiyatında ilk otobiyografik roman olarak geçer. Yazar 9 yaşında bir kemik rahatsızlığı yaşar ve uzun süre tedavi görür. Kitaptaki hasta çocuk da tıpkı Peyami Safa gibi kemik rahatsızlığı yaşar. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ndaki hasta çocuğun bacağındaki rahatsızlık, Peyami Safa’nın kolunda idi. Bu yüzden ameliyatlar geçirir. Sürekli hastahaneye gidip gelmek zorunda kalır. Kitapta çocuğumuz 15 yaşındadır. Yoksul bir aileden gelen bu hasta çocuk babasının ölümü üzerine annesi ile yaşar. Kitap boyunca onun hastalıkla ilgili yaşadığı sıkıntıları, yalnızlığını, korkularını ve aşkını okuyoruz.

Hasta çocuğumuzun bir adı yok. Hasta çocuğumuzun  zengin bir Paşa akrabası vardır. Çoğunlukla onların yanında kalır ve onlardan destek görür. Hasta çocuk , Paşa’nın kızı NÜZHET ‘e aşıktır. Nüzhet yaşça çocuktan büyüktür. Nüzhet 19 yaşında , şımarık ve zengin bir kızdır. Çocuk ondan daha olgun ve bilgilidir. Nüzhet, kendisinden yaşça büyük Dr. Ragıp ile evlenecektir. Ama bunu pek istemez. Daha doğrusu bence Nüzhet ne istediğini tam olarak bilmemektedir. Bu arada hasta çocuk ile de güzel vakit geçirir. Onun ilgisini fark eder. Nüzhet’in çocuğa bir ilgisi var mı tam olarak hissedemedim. Birlikte vakit geçirip yakınlaşsalar da bana daha çok Nüzhet şımarıklık yapıyor ve gününü geçiriyor gibi geldi. Hiç sevmediğim bir karakter oldu. 

Kitap Peyami Safa’nın en çok sevilen ve okunan eseri olmuş. Buna hiç şaşırmadım. Çünkü o kadar güzel betimlemeler vardı ki hayran kaldım. Hasta çocuğun acısını, hastalığını , o hastane kokusunu iliklerime kadar hissettim. Oldukça gerçekçi ve akıcı betimlemeler vardı. Kitap kahraman anlatıcı bakış açısı ile yazılmış. Kitapta iç konuşma ve bilinç akışı teknikleri kullanılmış. Yazar tıbbi terimlere de sıklıkla yer vermiş. 

Kitapla ilgili tek sıkıntım dilinin ağır olmasıydı. Yayınevi eseri çok da sadeleştirmemiş. Kelime anlamlarını alt  bilgi olarak vermiş. Bu da okurken beni yordu ve akıcılığı bozdu. Yani size tavsiyem okurken daha sadeleştirilmiş halini bulup okumanız.Eserde olay olmadığı için belki okurken sıkılabilirsiniz. Yoğun bir hastalık, karamsarlık dolu bir eserdi. Ama betimlemeler o kadar güzeldi ki kitaba hayran kaldım. Yazarın başka kitaplarını okumak için de can atıyorum. Küçükken okuduğum klasikleri tekrar okurken ayrı bir tat aldığımı hissettim. Yazarlarımızın uslubu oldukça güzel. Siz de mutlaka Türk klasiklerine bir şans verin.

KÜNYE

YAZAR: PEYAMİ SAFA            YAYINEVİ: ÖTÜKEN NEŞRİYAT


SAYFA SAYISI : 112                  GOODREADS PUANI :  4,02


BENİM PUANIM : 

💟💟💟💟

Yorum bırakın